Sen değer verdiğin
birini görebilmek umuduyla hiç bilmediğin bir yere gidip saatlerce bekledin mi?
ya da sadece adını bildiğin bir semte gidip olur da "o da bu yollardan
geçmiştir ya da geçer" diye düşünerek, "belki"lere
bağladığın ümitlerle o hiç bilmediğin caddelerde, sokaklarda kaybolurcasına
yürüdün mü? Saatin kaç olduğundan, havanın karardığından bile habersiz.
Karşılaşmak istediğin kişinin evde olduğuna dair kanıt bile varken elinde sen arşınlarsın
hala o yolları.. Çünkü sen hala o "belki" desindir.. O
"belki"dir, seni o gün için hayatta tutan…
Ve gece doğar.
Geceyle beraber aydınlanır her şey. O "belki"nin sadece bir işaret
olduğunu anlarsın.. Artık karar verme zamanın geldiğine, yürüdüğün yolun yanlış
olduğuna, artık başka bir yön çizmen gerektiğine dair bir işaret. Bunu fark
ettikten sonra ise geriye yapılacak tek bir şey kalır. O da bundan sonra
yürüyeceğin yolun hangi tarafa doğru olacağıdır.. İçinde bulunduğun günü
ya kutlanmaya değer bir gün olarak görecek ve "iyileşme" dönemine
gireceksin ya da o güne lanet okuyarak karanlık yola doğru olan ilerleyişine
sakin adımlarla devam edeceksin.. Bu seçimde karşına çıkacak olan tek engel
ise, vicdanın olacaktır..
22 Ekim.. Kimisi
için bir doğum kimisi için de bir ölüm tarihi olacaktır.. Kim için her ne olursa olsun, benim ve belki de başkaları için 22 Ekim 2012 tarihi üzücüdür ki unutulmayacak bir tarih olarak kalacaktır..