Canistan'ın konusundan bahsedecek olursak; bir gece köydeki bir çete Tokuç Ali'nin evini basar. Ali, çetenin başındaki kişinin çocukluk arkadaşı-kardeşi- Selim olduğunu görünce rahatlar. Lakin bu rahatlama onun için hiç de hayırlı olmayacaktır. Kitap, Milli Mücadele yıllarında Manisa'nın çeşitli köylerinde yaşayan Selim'in Ali'den ne istediğini, onunla ne alıp veremediğini, bu yıllarda başından neler geçtiğini anlatıyor.
Canistan isimi verilmeden önce adının "İşkence" olarak düşünüldüğü roman, "Duruşma", "Yargıç", " Tanık" ve "Sanık" olmak üzere dört bölüm olarak tasarlanmış. Fakat "Sanık" bölümünü yazamadan yazar hayatını kaybetmiş. Bu yüzden kitapta olaylar bir sona bağlanmıyor gibi düşünebiliyor insan. Aslında bağlanıyor da bir şeyler eksik kalıyor işte. Her bir bölüm başka bir karakterin üzerinden ilerleyip, olaylar çözüldüğü için "Sanık" bölümünde olacaklar kitabı başka bir boyuta taşıyabilirdi, diye düşünüyorum. Bu yüzden biraz eksik olduğunu düşünüyorum.
Yusuf Atılgan, insan psikolojisini sivri bir dille romanlarına aktarabilen bir yazar. Bu yönünü bu romanda çok göstermemiş olsa da akıcı dili ve köy yaşantısını, orada yaşayan insanların hal hareketlerini anlaşılır betimlemeleriyle kendini gösteriyor. Toparlayacak olursak; beni çok tatmin etmemiş ama okumakla pişman etmemiş bir kitaptır Canistan sevgili okur..
2 yorum:
Normalde biilerek sonu yazılmayan kitapları pek sevmem. Fakat bu kitabın yarım bırakılma hikayesi bile duygu yüklü olduğundan, bunu zevkle okuyabileceğimi düşünüyorum.
Bilerek sonu yazılmayan kitaplar bana da her zaman saçma gelmiştir. Evet, bu kitabın yarım kalması kasıtlı olmadığından okunuyor ki zaten kitap yarım kalmış ama eksik değil.. iyi okumalar :)
Yorum Gönder