2 Kasım 2012 Cuma

The Newsroom


Bir HBO yapımı The Newsroom. HBO, dizi sektöründe takip edilesi kanallardan. Yayına sürdüğü dizilerin kalitesi su götürmez bir gerçek.. Neler var şimdiye kadar HBO etiketli izlediğimiz diziler arasında bakalım: Game of ThronesThe PacificBand of BrothersRomeCarnivàle, Six Feet UnderThe SopranosAngels in America, How to Make It in America.. Kaldı ki bunlar izleyip, bildiklerim, sevdiklerim. Şu saydıklarım arasında kötü olan yok.. İnanın buna ki yok. Hepsini gözü kapalı tavsiye ederim, o derece.. Fenomen haline gelmiş True Blood, eleştirmenlerden yayımlanan en büyük televizyon dizilerinden biri olarak kabul edilen The Wire.. Hepsi HBO etiketli, neredeyse hepsinin İmdb puanı 8'in üstünde..   

Dizi adından da anlaşılacağı üzere "ana haber" hikayesi. Lakin güzelim diziyi bu şekilde nitelendirip, sınıflandırırsam beni taşlarlar. Sadece ana haber sunucusu ve onun hayatını anlatan bir dizi diye kısıtlamak da kesinlikle yanlış olacaktır. Bu dizi belli bir karakterin hayatına ya da sabit bir olaya odaklı değil.. Lakin tabii ki hikayeyi ilerleten, işlerin onun üzerinden yürüdüğü bir karakter var. O kişi de Will.. Will' in iş hayatına, öze hayatına, ikisinin birbirine karışıp karışmaması arasındaki karmaşaya tanık oluyoruz. Ama dizi sadece bu kadarını da anlatmıyor. Amerika'nın nasıl da "harika" bir ülke olmadığını göstererek, ülke yönetiminde ne dolaplar dönüyorsa onları da anlatmaya çalışıyor. Hem de gerçek tarihlerle gerçekten yaşanmış olaylarla, kanıtlarla, isimlerle.. Yani ülkesinde dönen işleri korkusuzca dile getirebilen bir yapım The Newsroom. Ülkeyi sözde yönetmeye çalışanların çevirdiği işleri objektif bir gözle, acımasızca eleştiren bir dizi. Bu dizi ki aynısı bizim ülkemizde çekilse değil 2. sezona onay almayı 2. bölümünü bile göremeyiz. İzleyemediğimiz gibi bu senaryoyu yazanlar zorla susturulur veya bunu yayımlamaya yeltendiği için kanal kapatılır. Size bu kadar söylüyorum, varın dizideki eleştiriyi siz düşünün. Gerçi ülkemizde saydıklarımın olması için öyle aman aman ağır sözler söylemeniz bile gerekmez ya!..

( Resimden sırayla ) "Anchorman" Will, yapımcı Mac, patron Charlie, ekonomist "freak" Sloan, "nerd" Neil, dizinin sözde kötü adamı Don, yapımcı yardımcısının yardımcısının yardımcısı Mag, Mac' in sağ kolu saftirik Jim. Esas kadro budur. Bu isimlerin elde ettikleri bir bilginin "haber" niteliği kazanması için ne kadar çok uğraştıklarını görüyoruz. Bir haber bülteninin yayınlaması için ne kadar uğraş verildiğini... Karakterler, daha önce izlediğin dizilerdekilere evet kesinlikle çok benziyor. Ama bir o kadar da benzemiyor sevgili okurum. Bu da ne demek şimdi diyorsun değil mi? Ben bu sorunun cevabını açıklamaya kalkışırsam dizinin sihrini alt üst edecek, heyecanını silip süpüren birkaç detay vermem gerekir. Bunu da istemem. Çünkü isterim ki bu diziyi kendin izle, keşfet, sev, bağlan.. Ee ben de buraya kadar okuduğun için sende biraz merak uyandırayım istiyorum canım ne var bunda..

Dizide, izlediğimiz diğer birçok diziye göre çok daha hızlı akan ve uzun geçen diyaloglar mevcut. Lakin The Social Network filmini izlemiş iseniz, bu hız size yabancı gelmeyecektir. Çünkü bu film sayesinde En iyi senaryo Oscar' cığını kucaklayan Aaron Sorkin, dizinin yaratıcı koltuğunda oturan isim.

Sanırım her şey bu kadar.. İlk dizi yazısını da böyle bitirmiş oldum. Oldu mu olmadı mı bilemedim ama elimden geldiğince diziyi siz okuyuculara satmaya çalıştım. Ne kadar iyi bir pazarlamacı olacağım size bağlı : ) Hadi bakalım şimdiden iyi seyirler olsun..

2 yorum:

SirEvo dedi ki...

Kesinlikle bu yılın en öne çıkan dizilerinden. Şiddetle tavsiye edilesilerden. Uzun süresine rağmen nasıl geçtiğini anlamadığınız ender dizilerden. Diyaloğu ve eleştirisi bol, göndermeleri çok çok fazla. Yarısını anlamasak da, inanılmaz izletiyor kendini.

Eleştirinin kelimesi kelimesine katılıyor, eline sağlık diliyor ve bu zamandır nasıl da farketmediğim için kendime kızıyorum. Ömrü uzun olsun Mecalsiz...'in inşallah.

mec.si dedi ki...

Geçen gün bahsettim. Bazı dizilerde zaman bizim bildiğimiz gibi işlemiyor. Luther, Sherlock. Band of Brother ve The Newsroom aklıma gelenler. Bunlarda 1 saat 10-15 dakikaya denk gelmekte.. Birçok kez space yapıp altyazıyı okuyup dizi izlemeye devam etmişliğim var , itiraf etmek gerekirse :)

Güzel sözler ve dileklerin için çok teşekkür ederim.. Hep beraber buralarda olmak dileğiyle, inşallah :)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...