Festivalde izlediklerim hakkında iki üç kelam etmeden yeni bir post girmem diyordum ama yazılacak film bu film olunca akan sular durdu, yazamayan eller birkaç satır bişeyler yazmak istedi. O yüzdendir ki "işte, geldim buradayım." mod açık anlatmaya başlıyorum bu caanım filmi.
23 yaşındaki tıp öğrencisi Ernesto Guevara de la Serna ve 29 yaşındaki biyokimyacı Alberto Granado.. İki yakın dost ve tek bir plan. 4 ayda 8 bin kilometre yol almak. Amaç: Latin Amerika kıtasını keşfetmek. Planı yazarken veya okurken çok basitmiş gibi gözükse de eski bir motorun üzerinde, kısıtlı bir parayla 8 bin kilometre almak tabii ki hiç kolay olmaz.
1952 yılında yola çıkan iki kafadarın 1939 model yol arkadaşları ile beraber ite kaka bir yere kadar yol alır lakin bir yerden sonra emektar motorlarını arkalarında bırakmak zorunda kalırlar. Bundan sonraki yolu yürüyerek, yiyecek ve kalacak yer bularak sürdürürler. Kalacak yer bulmak zorunda olduklarında kontrol Alberto' dadır. Çünkü onun tatlı dili, muhabbeti istediklerini elde etmelerini sağlayacaktır. Fakat Alberto' nun dili yılanı bile deliğinden çıkartmışken Ernesto' nun dürüstlüğü o yılanı tekrar deliğine sokar. Gittikleri her şehirde halkla kurdukları iletişim, orada yaşayanların sıkıntılarına şahit olmaları bu yolculuğun sadece bir kıta keşfi olmasından çıkıp onları içsel bir yolcuğa sürükleyecektir. Özellikle Ernesto' nun fikirlerinde çok ciddi değişimlere sebep olur. Son durak olarak gittikleri San Pablo' da cüzzam kolonisindeki hastalarla tanışması, onlarla kurduğu ilişki sonrasında da Ernesto' nun artık Che Guevara olma yolunda bebek adımlarını atmaya başlamıştır.
Bir yol filmi izlemek için ekran başına geçtiğimiz iki saat sonunda Ernesto Guevara de la Serna' nın adını daha çok Che Guevara olarak bildiğimiz o büyük isim olma yolundaki düşüncelerine, yaşadıklarına, uğraşlarına, haksızlık ve zor durumlarda verdiği kararlara tanık oluyoruz. "Bu etkileyici eylemlerin hikayesi değil, bir yol boyunca dolaşan iki insanın hayatlarından bir kesit. Amaçları özdeş, hayalleri ortak.” diye başlıyor Ernesto günlüğünü karalamaya. Her gittikleri durakta birkaç cümle, birkaç paragraf daha karalıyor. Yıllar sonradır ki bu karalanan sayfalar ve Alberto' nun "Con el Che por America Latina" adlı kitabından yola çıkarak senaryo haline getirilerek çekilen The Motorcycle Diaries' i izleme fırsatı yakalıyoruz. Bu film, bizlere Ernesto' nun devrimci olma yolunda aklından geçenleri, değiştirmek istediklerini görme fırsat veriyor.
İster yol filmi isterseniz biyografik hangi türe koyarsanız koyun başına mutlaka " çok iyi" sıfatı yerleştirmek zorundasınız. Çok iyi bir yol filmi. Çok iyi bir biyografi. Çok iyi bir film... Son 15 dakikasıyla bile önüme getireceğiniz birçok filmi ezip geçeceğine garanti verebileceğim bir film. Çünkü gerçek. Çünkü samimi. Çünkü içinde hala günümüzde dahi yaşananlar var. Çünkü Che ile ilgili politik mesaj içermeyen tek film. Çünkü bu filmi izleyip etkilenmemek mümkün değil. Çünkü daha 23 yaşındayken bu fikirlere sahip, halkının yaşadıklarına tanık olup arkasını dönüp gitmeyen bir adamın kat ettiği yolun başına gitmek, onu bide oradan görmek tarifsiz bir zevk...
Motosiklet Günlüğü, hayran bırakan oyunculuklarıyla Gael Garcia Bernal ve Rodrigo de la Serna başrolleri paylaşırken, yakın zamanda On The Road filmiyle ismini sıkça duyuran Brezilyalı yönetmen Walter Salles' in gözünden seyirciye sunuluyor. Güzel mi güzel müziklerin eşlik edeceği, beğeni garantili bu iki saati sizlere tavsiye ediyorum.
Benim izlememe ön ayak olan ve asla boş tavsiye vermeyen sweet drop' a kocaman sevgiler, teşekkürler..