Murat Uyurkulak etiketli "Bir intikam romanı Tol".. Afili Filintalar grubuna mensup insan Murat Uyurkulak, pek tanınan
ve okunan bir isim değil. İlk defa duyanlar bile vardır belki şu anda aramızda.
Olsun geç olsun, güç olmasın sevgili okur..
"t, o ve l" bölümlerinden oluşan kitap başta da
dediğim gibi bir intikam kitabı. Yıllar yıllar süren, ince ince işlenmiş bir
intikam öyküsü. Yıllar sürdüğü içindir ki çok fazla insan gelip geçiyor
kitaptan. Beş sayfa birilerini tanıyor, her türlü ayrıntısını öğreniyorsunuz
lakin bir daha onlardan ses çıkmıyor, merak ediyorsunuz.. Çok sonraları öğreniyorsunuz akıbetleri
ne olmuş diye. Belki de kitabın tek eksik yönü bu. Çok fazla karakterin
bulunması ve onlarla ilgili biraz fazla ayrıntı verilmesi. Gerçi onlar olmadan da
nasıl anlatılabilirdi pek bilemiyorum. Ayrıntıya bu kadar yer verilmeseydi belki.
Devrim zamanında geçiyor kitap.. Devrim zamanı, birçok
yönden darbeler yiyen hayatları, bu hayatların düzken ters oluşunu
anlatıyor.. "Devrim vaktiyle bir ihtimaldi ve çok güzeldi" diye
başlıyor kitaba Uyurkulak.. İlk beş, altı sayfada yer alan gözlemler kitabın genelinde neyle
karşılaşacağınıza dair adeta ışık yakıyor. Yapılan betimlemeler, gözlemler, gerçekler çok güzel işlenmiş ve yazılmış. Eğer ki ilk sayfalarını okuyup kitabın
geneliyle ilgili yorum yapma huyunuz varsa, bu kitap tam sizlik. Kitabın ilk
yirmi sayfasını okuyup ısınmaz, dilini beğenmez iseniz benden size tavsiye bu
kitabı hemen bırakın, okumayın.Çünkü kitabın ilerisinde karşılaşacağınız dille, kurguyla ilk sayfalardan muhatap oluyorsunuz, İlerledikçe ah dili bozuldu çok argo ya da ne de iç karartıcı gibi yorumlar yapmayın. Okuyup, hiç beğenmedim diye etiketlemeyin. Dili samimi. Sanat uğruna kasılmadan yazılmış. "Sokak ağzı" dediğimiz tabirle, ne düşünürler kaygısı olamadan. İçten çünkü 4 sene uğraşmış,
araştırmış okuduğunuz her mekana gitmiş, görmüş de yazmış.
Diyarbakır'a doğru giden bir tren ve bu trende yolculuk eden
bir şair ve hayatını çoktan sonlandırmış ama hala zorunlu nefes alan Yusuf. Sadece ikisinin yolculuğuna tanıklık edecekmişiz gibi görünüyor baştan. Lakin
ilerleyen sayfalarda işler değişiyor, allanıp budaklanıyor. Yusuf
ile şair sürekli ama sürekli içiyorlar. Yemiyorlar, içiyorlar. Şair’ in ceketi
yazarında dediği gibi adeta bir tekel bayisi, çıkartıyor da çıkartıyor. Kafalar
güzel oldukça da haliyle olaylar boyut değiştiriyor. Geçmiş su yüzeyine
çıkıyor.. Ceketi tekel bayisi dedik ama içinde içkiden daha önemli birkaç tomar kağıt çıkartıyor şair. Atıyor Yusuf'un önüne kağıtları, oku diyor oku da
öğren.. İşte kitap, hem Yusuf'un anlattıklarını hem de okuduklarını bizlere
aktarıyor. Hem Yusuf öğreniyor geçmişini hem de biz..
İlk romanı olmasına rağmen, şahsımca başarılı
bulduğum Murat Uyurkulak gözümde "takip edilesi yazarlar" listesine
girmiş bulunmakta. Har ve Bazuka adlı iki kitabı daha olan yazarı takip edin
derim. Sözünü sakınmayan, çat çat konuşan pek kimse yok bu aralar lakin bu adam işte böyle.. Afili
Filintalardaki yazılarını okusanız da bu kanıya varabilirsiniz. Bu linkteki
röportaj okumaya değer..